Sessiz Tabiatın İçindeki Beyaz Gül’ün Çamurlar Yüzünden Kirlenmesi
Hüma*
12 Ekim 2008, 13:00
Okuldan geldiğimde yüzümü ve
ellerimi yıkadıktan sonra annemin komşuya gitmeden evvel hazırladığı öğlen
yemeğimi yedim. Annem yokken gizliden bilgisayara geçtim. İlk defa yalnız
kalmıştım evde. Bilgisayarı açtıktan sonra MSN Messenger’ı açtım. Arkadaşlarım
çevrimiçi değildi. Tam kapatacağım anda bir mesaj geldi. Bilmediğim bir
kişiydi. Engelleyip ve sildim. Bilgisayarda biraz takıldıktan sonra kapattım.
Çantamdaki kitaplarımı çıkarıp bugün yapacağım dersin kitabını diğer
kitaplardan ayırdım. 5 saat ders çalıştıktan sonra ders masasından kalkıp
odamdan çıktım. Mutfaktan sesler geliyordu. Annem geldiğini düşündüğümden
mutfağa geçtim. Annem akşam yemeklerini hazırlıyordu. Mercimek çorbası, salça
olarak kullandığı kahvaltılıktan soğanlı makarna, ıspanak yemeği ve köfte
yapmıştı. Çok güzel kokuyordu. “Nanam, neler yapmışsın bir bakayım.”
Annem bana dönerek “Kuzum güzel kokuyor değil mi?” Bende başımı
sallayarak onayladım. Mutfaktan çıkıp salona giderken babamın aldığı telefondan
mesaj gelmişti. Bildirim sesi odamdan gelmişti Odama gidip komidinden telefonu
aldıktan sonra ekrana baktım.
Yazısını gördüğümde mesaj bölümüne
gidip gelen mesajı okudum. Mesajda “Uzun zaman olmuştur seni görmeli Hüma.”
bunu gördükten sonra bütün vücudun korkudan tir tir titriyordum. Annemin
kardeşinin eşiydi. O zamanları hatırlamak istemiyordum. Hatta ilk anneme
söylediğimde bana inanmıştı da teyzem hiç bana inanmamıştı. Belki bunu eşine
yedirememişti. Annem ve babam bu durumu duyunca ilk iş teyzemden uzaklaşmak
olduğu anlamışlardı. Beni de psikoloğa götürmüşlerdi. Polise haber vermemize
bile izin vermemişlerdi teyzemin eşinin ailesi. Mesajı görmezlikten gelmekle
kalmayıp mesajı atan numarayı engelleyip mesajı sildim. İçimden 10’na doğru
sayarak derin nefes alarak odamdan çıktım ve salona doğru ilerledim. Salona
vardığımda televizyon kumandasını sehpadan alarak televizyonu açtım. Sevdiğim
kanalı açtıktan sonra babam gelene kadar televizyon izledim. Saat 8 olduğunda
kapı zili gelmişti. Babam olsa anahtarla kapıyı açardı. Zili çalmazdı. Kapıya
doğru yürüdüm ve kapının deliğinden baktım. Annem o sırada “Kim o Hüma?”
dedi. Ben kapının deliğinden baktığım kim olduğunu görünce korkudan odama
gittim.
*Yazardan*
18:10
Alçin, korkudan odasına giden
kızını görünce şaşırdı. Kızının korku titreyip hemen odasına gitmesine sebep
olacak kadar ‘Kim gelmiş olabilir ki’ diye düşünmeden edemedi. Kapıya
doğru yürüdü ve direk kapıyı açtı. Gördüğü kişileri görünce endişelenmeden
edemedi. Kardeşi ve eşi vardı karşısında. Bir an kısa süre geçmiş gözlerin
önünden geçti. 2 ya da 3 dakika geçtikten sonra bir ses geldi. O sırada
kendisine geldi. Her şeye rağmen kardeşiyle birlikte ailesi tarafındaki
eğitildikleri gibi misafirperverliğini göstermek zorundaydı.
Alçin: Buyurun. Hoş gelmişsiniz.
Burak: Hoş bulduk Alçin. Hüma
nerede? Evde değil mi?
Alçin: Odasına gitti o. Ders
yapıyor.
Burak: Hmm… Öyle mi? O zaman
rahatsız etmeyelim. -Ders mi yapıyor. Az önce kapıdan sesi
geliyordu. Onu göremem beni üzmüş olsa da sonraki günler uzun zaman beni görmek
zorunda kalacak.- İçinden geçenler bunlardı Burak’ın.
Alçin onları salona davet etti. O
sırada kapının kilidi açılma sesi gelmişti. Salona gelen bedeni gören Burak ve
Melek “Hoş geldin Ayaz” dediler.
Alçin: Hoş geldin hayatım.
Ayaz: Hoş bulduk canım. Hoş buldum
Burak ve Melek. Yüzümü yıkadıktan sonra Hüma görüp geleceğim canım.
Alçin, Ayaz’ın konuşmasından sonra
başıyla onayladı.
Ayaz, Burak ve Melek’i görünce
huzursuz olsa da göstermemişti onlara karşı. Geldikten sonra ellerini ve yüzünü
yıkadı. Kızının odasına doğru yürüdü. Odaya varıp kapıyı açtığında yatağının
bir kenarına büzüşmüş kızını gördü Ayaz. Kızının o halini görünce içinin
acıdığı hissiyatı var oldu, aynı zamanda öfke var olmuştu. Bir an içerdekilerin
kovup bir daha girmelerine izin vermemek geldi. Kızına yaklaşıp konuştuktan
sonra içeriye geçip misafirperverliği boş verip onları kovdu. Burak ise onlara “Bu
bugün hesabını sana göstereceğim Ayaz Efendi.” dedi. Ayaz endişelendi ama
eşine gösteremezdi eşi bu sözlerden sonra korkmaya başlayınca.
Ayaz: Merak etme. Bize bir şey
yapamaz Alçin.
Alçin: Ya yaparsa Ayaz. Ne
yapacağız o zaman? Ne yapabiliriz ki? Kızımıza yaptıklarından dolayı ceza bile
almalarına bile izin vermediler. Sana bir şey olursa ne yaparım? Ya bana bir
şey yaparsa kızımız ne yapar?
Ayaz bu endişeli konuşmayı
dinleyince “Bize bir şey yapamaz bir kere. İzin vermem. Yapmalarına İzin
vermem Alçin anladım mı beni?” Alçin
başını salladı. Konuşma bittikten sonra yemek için masayı hazırladılar
birlikte. Hüma’yı çağırdıktan sonra gergin ortamı bozmak isteyen Ayaz
anılarından komik olanı seçip bahsetti. Ortam biraz yumuşaya başlayınca mutlu
olmuştu. Aradan 3 saat geçtikten sonra Hüma odasına gidip uyumak için
hazırlanıp yatağına geçti ve gözlerini kapayıp uykuya dalmaya hazırlandı.
2
saat geçtikten sonra;
Alçin ve Ayaz’da uyumak için
odalarına gittiler. Herkes uyuduğunda ve bir süre zaman geçince evin bir
köşesinde hareketlikler başlamıştı. Burak salonun fransız kapılı penceresinden
içeriye girdi ve direk Hüma’nın odasına ses çıkarmadan daldı. Odayı inceleyerek
elindeki mini kamerayı nereye koyabileceğini düşünüyordu. Hüma’nın yatağın
karşısında tablo bulunuyordu. Hem de ders masasının kadrajındaydı. Tabloya
görülmeyecek bir şekilde kamerayı koydu ve bilgisayarı açtıktan sonra sesi
kapatıp bir virüs yerleştirdi. Hüma’ya bakınca uyanmadığını gördü. Onca sese
rağmen uyanmadığı için içinden güldü bu duruma Burak. Sonra geldiği gibi geri
gitti az ses çıkarmaya çalışarak.
Kamerayı yerleştiren Burak artık
intikamının nasıl tadını çıkaracağını düşünmek kalmıştı. Bu sırada eşi de ona
bu planda yardım ediyordu. Evet Melek’te bu iğrençliğin içindeydi. Kendi
yeğenine yapılan bu cinsel istismara ortak olacaktı.
Yaşadıkları apartman Alçin ve
Meleğin aileden kalma mülkleriydi. Burak ve Melek bodrum katını hain planları
için hazırlamışlardı bu sebeple sadece onlar bodrum katına inebiliyorlardı. Bodrum
katında süper bilgisayarlar, monitörler ve bodrum katının girişini ve içerisini
gösterecek kameralar da vardı. Diğer dairedeki insanlar o bodrum katına
inmelerine izin yoktu. Bu durumu ilk başta şüpheli yaklaşıyorlardı ama Burak
onları ikna etmişti bir şekilde. Burak ve Melek bilgisayar dâhileri kadar
olmasa da çok iyi programcılardı. İkisi de yazılım mühendisliğini okumuşlardı. Ertesi gün işini bitiren Burak işten çıkıp
hemen eve gelip bodrum katına indi ve hain planlarını uygulamaya başladı. İlk
zamanlar tek başına yaptığı çirkin isteklerine daha sonra Melek te katılmıştı.
Hüma’dan soyunmasını, vücudunun belli noktalarına dokunmasını istiyorlardı ve
Hüma’nın her halini kaydediyorlardı. Hüma bunları ona kim ya da kimlerin
yaptırdığını düşünüp yeni isteklerin gelmemesi için dua ediyordu. Günler
haftalara, haftalarsa aylara, aylarsa yıllara dönüştü. Böylece 3 yıl geçti.
*Hüma*
14
Mayıs 2011, 01:00
Artık
geceler beni uyutmuyordu. Her zaman izlenme korkusu ve istediklerini yapmayınca
ebeveynlerimin yaptıklarımı öğrenmesi korkusu beni benden alıyordu. Bu zaman
boyunca sorgulamalarda başladı hiç hayatımda sorgulamadığım sorgulamalar. Dayım
bana taciz ederken bile sorgulamamıştım. Neden bu yaşadıklarım benim başıma
geldiğini hiç kendime sormamıştım.
Allah’ımın
gücenmesini umursamadan bu gece de onu yargıladım kendimce. Görüyor muydu bu
yaşadıklarımı? Biraz cefadan kurtulmama niye izin vermiyordu. Gerçekten var
mıydı? Varlığını hiç hissetmedim. O günden itibaren ne dualar ettim. “Hiç
duydu mu acaba?” diye düşünmeden edemedim. Varsan eğer sesimi duyardın.
Çaresiz olan ağıtımı duyardın. İçimde yargılamalar ve sorgulama yüzünden çok
yorulmuştu. Korka korka uyumaya başladım. O günden sonra yani dayımlar
geldikten sonraki günlerde beni korkutan olaylar gelmişti. Bilgisayarım
kamerası hiç istemediğim şekilde kendinden açılıyordu. Telefonumdan ve Windows
Live Messenger’dan mesajlar geliyordu hatta odamın gösteren bir ekran bile ara
sıra görünüyordu. Odamda giyinmekten korkar hale gelmiştim. İstedikleri
yaptığımda hiç istemediğim şeyler yaptırıyorlardı. Yapmak istemediğimde cinsel istismarlarına başlamadan
önce gizlice çektikleri fotoğraflardan şantaj bile yapıyorlardı. Bilgisayarımı
kapamama izin vermiyorlardı. Yatağımda uzanmış düşüncelere dalmışken kameranın
açılma sesi geldi. Hemen de not defteri programı da açılmıştı. Bilgisayara
geçtim. Bir şey yazılmaya başlamıştı bile. Duygusuz ifadeyle ekrana baktım. Bilgisayarda
yazılanlar görünce ve okuduktan sonra utancımdan nereye bakacağımı bilemedim.
İlk yazdığı mesajdan sonra ikinci cümle ise;
“3
gün içinde dediklerimi yapmazsan başına gelecek olanı bir suçum değil Hüma’m.
(Gülme emojisi var)”
17 Mayıs 2011, 06:00
Midem
bulanmıştı bu yazılana bakınca. Gerçekten istemiyordum. Yapmayacaktım. O günden
itibaren 3 gün geçti. Okula gittim. Okulda herkes bana bakıyordu. “Ne olmuş
olabilir ki” diye düşündüm. Hoşlandığım çocuk bana doğru gelince heyecanlandım
ve hafif gülerek gelmesini bekledim ama yüzü bir tuhaftı. İğrenme ve tiksinme
vardı. Bir an içimde huzursuzluk başladı. Geldiğinde telefonundan gösterdiği videoyu
görünce kendime inanamadım. Korkumdan ve utancımdan kaçtım okuldan. O an
telefonuma mesaj geldi. Mesajı okuduktan sonra ters bir mesaj yazdım. İçimdeki
öfke vardı aynı zamanda utancın, rezil olmanın verdiği ağırlığıyla yürümeye
başladım nereye gideceğimi bilemeden. Yorulmuştum. Çok yorulmuştum. Bundan
sonra ne yapacağımı bilemiyordum. Biraz yürüdükten sonra tenha bir yere
geldiğimi gördüm. Arkamdan korna sesi gelmişti, ani bir şekilde durdum. Arkama
dönmemle neye uğradığımı anlayamadan ağzıma kapatılan bezle bayıldım. Kendime
gelmeye başladığım sırada ufaktan sesler duymaya başlamıştım. Kaçırılmıştım. Uyanmakla uyunmamak
arasındayken ufaktan sesler duymaya başlamıştım.
Vücut
gövdem de gezen ellerin taciz etme hissiyatı beni iğrendirmişti. Kim
olduklarını anlamak için hafiften doğrulmaya çalıştım. Gördüğüm manzara beni
daha iğrendirmişti. Karşımda eniştem ve teyzemi görünce korkum iki katına
çıktı. “Ne yapıyorsunuz bırakın” diye çığlık atmaya başladım ama sesim
beni bayılttıkları ilaç yüzünden çıkmıyordu ve başım çatlıyordu. Güçsüzdüm ve
savunmasızdım. Bir süre daha geçmişti bu işkence tacizi ve tecavüzü. Bir kez
daha bana acımadı eniştem. Yalvarıyordum bir kez daha. Bu sefer onlara değil
Allah’ıma. Beni bu durumdan kurtarması için. Aradan 1 saat geçtikten sonra
teyzem geçmişti eniştemden sonra. Şimdi onun yaptığı tecavüzü başlamıştı. Bir
kez bu iğrenç işkenceye dayanmak zorundaydım. Böylece uzun zaman geçti. Gerçi
zaman kavramın kaybolmuştu. Önüme tekrar baktığımda hiç görmediğim kamera vardı
ve canlı yayın sesi geliyor. Bu görüp duyunca başımdan kaynar sular döküldü
sanki. Hiç ağlamadığım kadar ağladım. 3 saat sonra polisler gelmişti sanırım
canlı yayın sayesinde bulmuşlardı beni. Üstümü örtüler ve arabaya
götürmüşlerdi. Arabanın içinde babam vardı. Arabaya bindim ve karakola doğru
yola çıktık. Oturduğum koltuğun yanında babam vardı. Bana canı acıyormuş gibi
aynı zamanda öfkeliydi. Öfkesinin bana olmadığını biliyordum. Babam hiç konuşmadan “Geçecek Hüma güzel
kızım” dermişim gibi bakarak bana sarıldı. Ama tepkisizdim. Gözlerinden içinden
ağladığını anladım. Dışarıya göstermeden içi içi ağlıyordu. İfadem pedagog
yardımıyla zar zor alındı. Çünkü konuşmuyordum. Konuştuğum zamansa zar zor
oluyordu. O sırada hissizdim. Hiçbir şeyi görmüyor ve duymuyordum. Sanki
yaşıyorken ölü gibiydim. Karakoldan çıktıktan sonra eve geçtik. Ailemin son
dedikleri ise mahkeme için avukat bulmak zorunda olduklarıydı.
*Yazardan*
Olaydan 1 yıl sonra,
Mahkeme, 13:40
Çakıroğlu
ailesi Kaleli adliyesine varmışlardı. Mahkeme saati 2’teydi. 20 dakika önceden
varmışlardı. İçeriye girdiler. Mahkeme saatini beklediler. Hüma Melek teyzesini
ve Burak eniştesini görünce nefreti ortaya çıkmıştı. Onlara doğru yürüdü.
Onlara bir şey yapamadan jandarma durdurmuştu. Tekrar öfkeyle baktı onlara.
Onların önünde yere tükürmüş gibi yaptı adliyeye saygısı olsa da bunu yapmadan
içi rahat etmezdi Hüma’nın. Mahkeme saati geldiğinde mahkeme salonuna girdiler
ve mahkeme başlamıştı. Mahkeme sona geldiğinde Burak ve Melek için verilen
karar bir çocuğun odasını kamera sokmakla izleyip istenmeyen bu duruma
sokturmaktan, şantaj yapmaktan ve bu yapılan suçların özünde pedofilik
sonucunda olduğundan aynı zamanda yapılan tecavüzden 17 yıl 11 ay hapishane yatmalarını
hâkim kararını söyledi. Hüma bu duruma çok sevinmişti. Üzücü olan ise o günden
sonra artık çocuk anne olmasıydı. Üzücü
olan ise o günden sonra artık çocuk anne olmasıydı. Hem de çocuk
eniştesindendi. Hüma hamilelik ne anne nasıl olunur bilmeden anne olmuştu.
Kızının hamile olduğunu anladığında Alçin hemen doktora götürmüştü Hüma’yı ama
kürtaj için artık çok geçti ve Hüma’nın bedeni bu işlemi kaldıramayacak kadar
güçsüzdü. Doğu istenmeyen bir çocuktu. Cinsel istismar sonucu hamile kalmış bir
annenin evladı olarak büyüyecek, ama bu yaşananlar onun suçu değildi. Şu an 3
aylık dünyaya gülen gözleri ile bakan bir bebek. Ona sevgi vermek Hüma için çok
zordu. İleride çocuğu gibi değil bir kardeşi gibi sevmeye başlayacaktı. Çünkü
Hüma’nın kendisi bir çocuktu. Ayaz ve Alçin, zor olan bu uzun yolda Hüma’ya
yardım edecekler ve yaralarını yine ailecek saracaklardı.
Mahkeme
bitince Çakıroğlu ailesi artık içleri rahat bir şekilde evlerinin yolunu
tuttular.
Tabiatın içindeki Beyaz Gül’dü
Gövdesi boyunca yaprakları dikenleri bulunuyordu.
Rüzgâr ve güneş onu derinden severdi
Bir gün uzaklardan yağmur gelmişti
Korkuyordu Tabiatın çocuğu
Güneş, Beyaz Gül’ü yağmurdan
Korumaya çalıştı ama
Nafile rüzgâr bile koruyamamıştı ki
Güneş koruyabilsin
Yağmur yağdıktan sonra gitmişti
Başka diyarlara
Geriye de
Çamurlara bulaşmış Beyaz gülü bırakarak
Yorumlar
Yorum Gönder